Yıllardır merak ettiğim çadır konaklamasını "serin" bir Kasım gecesi Sülüklü Göl'de deneyimledim.

Gezmeyi seven herkes gibi geziyle ilgili farklı deneyimleri de merak ediyorum. Çadır, karavan. kapsül otel, hatta hostel bile benim için farklı bir deneyim. Zira şimdiye kadar bütün konaklamalarım minimal düzeyde de olsa hep otel odasında oldu.
"Bir de çadır denesek." deyip de nereden başlayacağımızı bilmediğimiz bu işi de "serin" bir kasım günü Abant Sülüklü Göl'de, işin profesyoneli olan bir turizm firmasıyla deneyimledik.
İnternet aramasıyla Ankara hareketli olarak bulduğumuz ARTEMİS OUTDOOR firması ile görüşmeye başladık ve telefonda başlayan ilgi ve samimiyetin de etkisiyle gayet güvenilir bulduğumuz tura katılmaya karar verdik. Peşinen söyleyeyim "Her şey beklediğimizden çok daha iyi gitti."
Ankara'dan az katılımcı olduğu için bizi binek araçla aldılar. Bizim dışımızdaki iki yolcu ve başta şoför sanıp da sonra hem kampçı hem de ekibin bir parçası olduğunu öğrendiğimiz arkadaşlarımızla sohbet ede ede kamp alanına vardık.
Bir tanışma sohbetinin ardından Sevgili Ali bizlere kampçılıkla ilgili bir sürü işe yarar bilgi verdi, kamp malzemelerini tanıttı, çadırı nasıl kuracağımızı anlatıp malzemeleri verdi ve "Gidip bir yere çadırı kurup gelin." dedi. Biz de sanki her gün çadır kuruyormuşuz gibi gidip bir yere çadırlarımı düzgün bir biçimde kurduk. Eğitici iyi olunca bir işin ne kadar kolay olabileceğini bir defa daha tecrübe etmiş oldun sonunda. Bu arada gerekli bütün malzemeleri Artemis bize sağladı: uyku tulumu, çadır, mat

Günün geri kalanında kısa bir doğa yürüyüşü, sohbetler, yemek ve ateş başında sohbetle geçti. Ekibin misafirperverliği gerçekten yazarak anlatılamaz. Bir çok ev misafirliğinde bile bu kadar güzel ağırlanmamış olabilirsiniz. Bir dağın tepesinde, tüplü mutfak, mangal, buz gibi su, "serin" havaya rağmen hem de.
Arada üşüdüğümüzde Ali bizlere yine butik bilgiler verip ne yapmamız gerektiğini anlattı, bir ara ayaklarımız üşüdü diye bize ayakkabı ve çoraplarımızı çıkarttı... Fotoğraf olmasa biz de inanmazdık evet. :)

Yemek sanki harika değilmiş gibi ilerleyen saatlerde kestane salep ikramı da bizleri iyice keyiflendirdi.
Sonra işin en heyecanlı kısmı olan çadırda uyuma kısmıma geldi iş. Çok değişik bir tecrübe olduğunu ve beklediğimizden çok daha fazla keyif aldığımızı söylemeliyim. Uyku tulumuna girmek, çadırda soyunup giyinmek gece bir ara çiçek toplamaya* gitmek, çadırın bir köşesine kayıp kurtulamamak ve sevgilinin bu duruma kahkahalarla gülmesi gibi bir sürü güzel anımız oldu. En büyük korkumuz üşümekti ki hiç ama hiç üşümedik. 2022 yılının Kasım ayında gittiğimizi ve gece daha yatmadan her yerin kırağı dolayısıyla bembeyaz olduğunu da özellikle belirtmek isterim.
Çiçek toplamak : Kampçılık jargonunda "tuvalete gitmek" anlamında kullanılan bir ifadeymiş. Ki izlediğim kamp videolarında da sıklıkla duyarım zaten. Ben mütemadiyen "çiçek sulamaya gidiyorum" diyerek niyeti biraz açık ettim ama olsun. :) Bu arada belirteyim, Sülüklü Göl Milli Parkı içerisinde kapalı tuvaletler bulunuyor. O konuda doğayla haşır neşir olmak zorunda kalmadık.
Sabah yine bembeyaz bir dünyaya uyandık.
Üşür müyüz falan derken ateşimiz yandı, çay ve açık büfe kahvaltımız geldi. Sonrasında kısa bir sohbetin ardından orta seviye bir doğa yürüyüşü için ekip yola çıktı, biz ise göl etrafında zaman geçirmeye karar verdik.
Güneşin değdiği yerleri takip edip ağaçların arasında, kuru yapraklar üzerinde dolandık. Güneşin altında oturduk, bir sincap hanımla tanıştık...

Ekibin dönmesiyle birlikte, öğle yemeğimizi yedik ve toplanma kısmına geçtik. Çadır ve tulumların nasıl toplanacağı ile ilgili kıs bir eğitimden sonra toplanıp yola koyulduk ve evlerimize ulaştık.
Giderken üşüme, uyuma, beslenme , konfor gibi endişelerimiz vardı, yalan değil. Ama ekibin kendine olan güveni tanışır tanışmaz bize de geçti ve çok keyifli bir hafta sonu anımız oldu.
Kommentare